Münevver Karabulut’un katil zanlısı Cem Garipoğlu’nun babası dün ilk kez oğluyla birlikte hakim karşısına çıkıp ifade verdi
"Hapiste yattığım 20 ay boyunca Münevver ile ailesini düşündüm ve bu olayın takdiri ilahi olduğuna kanaat getirdim"
Bir yıl önce kafası testereyle kesilerek öldürüldükten sonra Etiler’de çöp konteynerine atılan Münevver Karabulut’un katil şüphelileri Cem Garipoğlu ile babası Mehmet Nida, ilk kez birlikte hakim karşısına çıktı. Cem, 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nde verdiği ifadeyi tekrarladı. Mahkemede Cem Garipoğlu ve babası yanyana otururken, amca Hayyam Garipoğlu ile hakkında yakalama kararı bulunan anne Tülay Makbule Garipoğlu ise duruşmaya katılmadı.
“Allah sabır versin”
Oğlu için 18-24 yıl arası hapis, kendisi için ağırlaştırılmış müebbet istenen baba Mehmet Nida Garipoğlu ifadesinde şunları söyledi: “Almanya’da üniversite bitirmiş, 4 dil bilen, hukukçu bir babanın oğluyum. Herşeyden önce benim oğlum Karabulut ailesinin biricik kızını katletti. Allah’ın verdiği canı ancak Allah alır. Karabulut ailesi ne söylese, ne yapsa haklıdır. Ne yapsak da geri getiremeyiz. Benim oğlum çok büyük bir hata yaptı. Kendine ceza verdi. Cezasını da uzun yıllar cezaevinde yatarak çekecek. Karabulut ailesine Allah sabır versin. 10 ay boyunca hapis yattım. Bu süre içerisinde Münevver ile ailesini düşündüm ve bu olayın ’takdiri ilahi’ olduğuna kanaat getirdim. Bir trajedi de bizim ailemizde yaşandı. Medya Garipoğlu ailesini linç etti. Ben medya baskısı ile tutuklandım. Hergün yargılandık. Sanki cinayeti tüm aile işlemiş gibi gösterildik. Münevver kızımızı hiç görmedim, sesini bile duymadım. Benim onu öldürmem için ortada hiçbir sebep yok. Bir insanın öldürülmesi için bir sebep olması gerekir. Bu gencecik kızı niçin öldüreyim?”
Baba Garipoğlu şöyle devam etti: “Ben böyle bir cinayet işleyecek olsam 4 çocuğumla, mutlu bir şekilde yaşadığım Bahçeşehir’deki evde yapmazdım. Bizim daha tenha yerlerde evlerimiz var. Oralarda yapardım. Yaptım, diyelim. Yarım saate sıkıştırmazdım. Kanlı testereyi oğlumun dolabına bırakmazdım. Cesedi taşıyacak bir bavul bulamaz mıydım. Cesedi de Etiler’e değil, ormanlık bir alana atardım. Eğer Bahçeşehir’de işleseydim, bütün öğleden sonramı bu cinayete ayırırdım. İçeride delil bırakmazdım. Her yeri silerdim. Ama Cem’e ‘Korsan taksi çağır da cesetten kurtul’ demezdim. Hatta Etiler’de dedesinin oturduğu sokağa bıraktırmazdım. Maktulün kimliğini üzerinde bırakmazdım.”
“Sanki ışınlandım”
“O gün 09.30 sıralarında bavulla evden çıktım” diyen Garipoğlu, şöyle konuştu: “Belimden rahatsız olduğum için 10 yıldır bu bavulu kullanıyorum. Güvenlik kameralarına yansıyan bu görüntülerimde sanki ben cinayete hazırlık yapıyormuşum gibi bir hava oluşturuldu. Oysa benim işe gidiş saatimdi ve yıllardır bu bavulu kullanıyorum. Cinayete iştirak edip ortalığı temizlediğim iddia ediliyor. Oysa ki güvenlik kamerası görüntülerinde benim eve giriş ve çıkışım gözükmüyor. Sanki ben içeri ışınlanmışım. Cinayet günü Avcılar’daki ofisime gittim, günlük işleri yaptım. Saat 12.00 gibi şirketten bir şoför istedim. Ahmet Batur geldi. Lüleburgaz’a doğru yola çıktık. Saat 15.00- 15.15 arası oradaydım. 500 çalışanım beni gördü. 15.20 gibi oradan çıktım. OGS kayıtlarına göre 15.45’de Saray’dan TEM’e girip 16.31’de Avcılar’dan çıktık. Ve tekrar Avcılar’daki ofise gittim. 22.10’a kadar oradaydım. Şirket çalışanlarım da buna tanıktır. 22.30’da işim bitti. Eve gittim. Ahmet benimle birlikteydi. İddianamede ev ile ofisim arasındaki mesafenin 5 kilometre olduğu yazılmış. Burası 20 km’dir. 10 yıldır bu yolu kullanıyorum. Noter’e tespit ettirdik. 20 kilometre çıktı. 20-30 dakika sürüyor.”
‘Polis bulur diye Cem’i gönderdim’
Nida Garipoğlu, tutuklanmasına neden olan kanlı gömlekle ilgili olarak da şöyle ifade verdi: “O gün o gömleği giymedim. Eve de uğramadığım için üzerimi hiç değiştirmedim. Sabah üzerimde ne varsa akşam 22.30’da eve döndüğümde de aynı kıyafet vardı. Ayrıca iki gömleğe ve bir de pantolonun altına giyilen içliğe kan sıçradığı ileri sürülüyor. Pantalona bulaşmadan içliğe kan bulaşması tuhaf değil mi?”
Saat 22.30’da eve döndüğünde Cem’in garip davranışlar sergilediğini ve dışarı çıkmak istediğini belirtmesi üzerine bir aksilik olduğunu anladığını belirten Nida Garipoğlu, “Aldım onu şirketin lojmanına götürdüm. Oranın anahtarı olmadığı için Mehmet Karakayalı’nın kaldığı daireye bıraktım. Eve döndüm. Tekrar Cem’in yanına gelip onu aldım. O sıra bana cinayeti anlattı. Orada kalamazdı. Bilinen bir yerdi orası” dedi. Bunun üzerine hakim, Nida Garipoğlu’na “Cem nerede saklandı?” sorusunu yöneltti. Baba Garipoğlu o konuda konuşmak istemediğini belirterek soruyu cevapsız bıraktı.